Cumhurbaşkanı Erdoğan: Coğrafyamızdaki acılara duyarsız kalamayız

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Coğrafyamızdaki acılara duyarsız kalamayız
Doğru Home Strore
Yayınlama: 27.09.2025
1
A+
A-




Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genç Diplomasi Derneği tarafından Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda düzenlenen Bosphorus Diplomasi Forumu’na katıldı.


Sözlerinin başında, 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından Yassıada’da yargılanan ve idam edilen Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı rahmetle anan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbim ruhlarını şad, mekanlarını inşallah cennet eylesin.” ifadelerini kullandı.


Erdoğan, yıllarca “Yaslı Ada” olarak anılan bu mekanın, bugün yeni kimliğiyle önemli toplantılara ev sahipliği yapmasından duyduğu mutluluğu belirtti.


Muhtevası ve formatıyla öne çıkan Bosphorus Diplomasi Forumu’nu başarıyla düzenleyen Genç Diplomasi Derneği’nin tüm üyelerini ve programda emeği geçenleri tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek panel ve konferanslarla, gerekse atölye ve okuma programlarıyla gençlerimizin ufkunu açan, bugünün liderlerini yarının mimarlarıyla buluşturan derneğimize gönülden teşekkür ediyorum. Tarihin Işığında Diplomasi başlığıyla icra edilen bu önemli forumda temsil, müzakere, çözüm üretme becerilerini geliştiren genç arkadaşlarımızı da ayrıca kutluyorum. Sahip oldukları birikimi büyük bir titizlikle gençlerimize aktaran kıymetli katılımcılara da ayrıca şükranlarımı sunuyorum.” diye konuştu.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti;


Şunu buradaki genç kardeşlerimizle paylaşmakta fayda görüyorum. Sizler gibi lise ve üniversite çağındaki gençlerimizin yalnızca bilgi değil; derinlik, uzmanlık, deneyim, heves gerektiren bu alandaki çalışmaları, ülkemizin geleceği adına son derece önemlidir. Ülkemizin güçlü yarınları için fedakarca çalışan, ortaya fikir ve eser koyan, geleceğin Türkiye’sini inşa etmenin gayretinde olan her bir gencimiz, bizim için değerlidir, umudumuzu artıran bir istikbal yıldızıdır. Asra yön vermekle kalmayıp kendi mührümüzü de vuracağımız Türkiye Yüzyılı, gençlerimizin çabası ve çalışmalarıyla vücut bulacaktır. İlerleyen yıllarda her birinizin siyaset, akademi, bürokrasi, medya, sivil toplum ve diplomaside üstleneceğiniz vazifelerle ülkemize, milletimize, özellikle de Türk dış politikasının çok çok önem kazandığı bir yapıya kavuşacağına inanıyorum. Hepinize şimdiden başarılar diliyor, Rabbim yolunuzu da bahtınızı da açık etsin diyorum.


“Meydan okumalarla karşı karşıyayız”


Uluslararası siyaset zemininde adeta tektonik kırılmaların yaşandığı zorlu ve tarihi bir dönemden geçildiğini belirten Erdoğan, “Küresel rekabetin dozu her geçen gün artarken belirsizlik ve istikrarsızlık anaforu dalga dalga yayılıyor. Kriz ve ihtilaflar barışçıl yollarla çözüme kavuşturulamadığı için siyasi ve ekonomik mücadele maalesef büyük insani trajedilerin yaşandığı savaş ve çatışma sahalarına taşınıyor. Su ve iklim krizlerinden ticaret savaşlarına, enerji güvenliğinden gıda zincirlerinin sağlıklı işlemesine türlü meydan okumalarla karşı karşıyayız.” ifadelerini kullandı.


“Mevcut küresel sistem, yeniden bir soykırım yaşanmasın diye kurulmuştu”


İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra galipler eliyle kurulan düzenin, işlerliğiyle birlikte itibarını da yitirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti;


Evrensel değerler rafa kalkmış, yönetim mekanizmaları iflas etmiş, meşruiyetini kural ve ilkelerden alan uluslararası sistem tamamıyla felce uğramıştır. Küresel barış ve güvenlik, yerini bitmek bilmeyen savaş ve istikrarsızlık girdabına bırakmıştır. Haklı haksızın, mazlum zalimin, zayıf güçlünün karşısında yalnızlığa terk edilmiştir. İnsan hakları ve insanlık onuru yara almış; adalet, vicdan ve merhamet gibi duygular sessize alınmıştır. Ortada kimsenin inkar edemeyeceği çok büyük bir sistem krizi vardır. Oysa bundan 80 yıl önce kurulan mevcut küresel sistem, 20. yüzyılda gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı’ndan ders alınarak yeniden bir savaş yaşanmasın, yeniden bir soykırım yaşanmasın diye kurulmuştu.


“Türkiye, hadiselerin uzağında bir ülke değildir”


Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi bu tür mekanizmaların gayesi, savaşları önlemek, çatışmaları durdurmak, insani felaketlerin önüne geçmekti. Lakin gelinen noktada çözümün anahtarı olması gereken yapılar sorunun parçası haline dönüşmüştür. Atalete mahkum ve mecbur edilmişlerdir. Küresel sistem iflas etti derken bunu hamaset olsun diye söylemiyoruz. Tam tersine, ülke olarak biz iflas etmiş bu sistemin tüm yükünü çeken bir bölgede yer alıyoruz. Şu an insanlığın gündemini domine eden kriz, gerilim, soykırım, çatışma ve zulümlerin neredeyse tamamı bu coğrafyada yaşanıyor. Her ne kadar Türkiye, bölgesinde bir istikrar abidesi olarak yükselse de hadiselerin uzağında bir ülke değildir.


Bir defa şunu hepimiz çok iyi biliyoruz: Komşumuzun evi yanarken nasıl biz rahat edemezsek, bölgemizde sıkıntı varken de biz huzurlu olamayız. Dahası, kriz ve zulümlerle boğuşanlar bizim kardeşlerimiz, bizim yüz yıllık, bin yıllık komşularımızdır. İnsan komşusuna sırtını dönebilir mi? İnsan kardeşlerinin dertlerine bigane kalabilir mi? Elbette kalamaz. Bu ülke ve bu aziz millet, tarihin hiçbir döneminde “bana ne” dememiştir. Gönül coğrafyasına sırtını dönmemiştir. Dünyanın neresinden gelirse gelsin yardım çığlıklarına kulaklarını tıkamamıştır. Uzak yakın demeden, Müslim gayrimüslim demeden, kimsenin inancına, mezhebine, kökenine bakmadan imdat diyenin yardımına koşmuştur. Bu dün böyleydi, bugün de böyle. Herkes kayıtsız kalsa dahi biz coğrafyamızdaki acılara, zulümlere, sonu gelmeyen çatışmalara duyarsız kalamayız. Çözüm üretmek, çözüme liderlik etmek bizim görevimiz, tarihi ve vicdani sorumluluğumuzdur.


“Tek amacımız bölgede istikrarın sağlanmasıdır”


Gazze’nin, Yemen’in, Suriye, Sudan, Somali’nin sokaklarında yere düşen her can, bizim canımızdan can koparıyor. Perdede izlediniz, Filistin’de neler oluyor gördünüz. Ellerinde tencerelerle oradan bir kap çorba, bir kap yemek alayım diye nasıl çaba gösteriyorlar izlediniz. Açlıkla mücadele eden yavruların dramını kalbimizin derinliklerinde biz de hissediyoruz. Yüreklerimi yakan bu manzara karşısında sadece elimizi değil, çoğu zaman tüm gövdemizi ortaya koyuyoruz.


Genç arkadaşlarımızın şunu bilmesini isterim: Bizim tek bir amacımız vardır; o da bölgede barışın, huzurun, istikrarın güçlü bir şekilde sağlanmasıdır. Türkiye olarak, işte buna giden yolu açmanın derdindeyiz. Binlerce yıldır süzülüp gelen devlet aklıyla, 500 seneyi geride bırakan hariciye geleneğimizle, büyüyen ekonomimiz, köklü kurumlarımız ve ilkeli dış politikamızla coğrafyamızdaki yangınları söndürmeye gayret ediyoruz. Dış politikayı asla sıfır toplamlı bir oyun olarak görmüyor; barış, refah ve istikrarı paylaştıkça çoğaldığına yürekten inanıyoruz.


“Başkalarının trajedilerinden medet ummak, kan tüccarlığı yapmaktır”


Anadolu’nun manevi mimarlarından Hazreti Mevlana’ya atfedilen hikmet dolu şu söz, iç ve dış siyasette temel referans kaynaklarımızdandır: O gönül sultanı diyor ki: “Bir mum, diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.” Evet, tüm mesele esasen budur. Mesele, istikrarsızlığı körüklemek, çatışmayı ve kavgayı büyütmek, bundan çıkar devşirme hesabı yapmak değil, birlikte kazanmaya odaklanmaktır. Başkalarının trajedilerinden medet ummak fırsatçılıktır, vicdansızlıktır, kan tüccarlığı yapmaktır. Biz böyle olmadık, hiçbir zaman da böyle olmayacağız.


Şunu da özellikle ifade etmek durumundayım: Türkiye, hiçbir kompleksi olmadan, tarihine, medeniyetine, büyüklüğüne yakışır biçimde; barış, istikrar, huzur ve adalet için çalışan her kesimle görüşebilen, herkesin güven duyduğu bir aktördür. İnsan odaklı, ön alıcı, girişimci ve çok boyutlu dış politika anlayışımızla bölgesel ve küresel meselelerin çözümüne azami katkı sunuyoruz. Komşumuz Suriye’de tam 14 yıl boyunca bunu yaptık. Eli kanlı rejimin zulmü karşısında tüm imkanlarımızla Suriyeli mazlumların yanında durduk. Dünyanın birçok ülkesi Suriye halkına sırtını döndüğünde dahi biz onları asla yalnız bırakmadık. Aynı şekilde Rusya-Ukrayna Savaşı’nda da bunu yaptık. Savaş baronları ateşe benzin dökerken, biz adil bir barış için çalıştık.


Şimdi de Filistin’de, Gazze’de bunu yapıyoruz. Sevgili genç kardeşlerim, sizler de yakından takip ediyorsunuz; Gazze’de tam iki yıldır tüm dünyanın gözleri önünde hem dehşet hem de utanç verici bir soykırım yaşanıyor.


Ayrıntılar gelecek…



Kaynak TRT Haber

Doğru Home Strore
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.