“Gazze hiç gündemimizden düşmeyecek” – Son Dakika Haberleri

“Gazze hiç gündemimizden düşmeyecek” – Son Dakika Haberleri
Doğru Home Strore
Yayınlama: 28.06.2025
2
A+
A-




Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, A Haber canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.


Lahey’deki NATO Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki görüşmenin daha önce planlandığını ifade eden Fidan, görüşmede bölgesel konular başta olmak üzere Gazze, Rusya-Ukrayna ve İran’da yaşananların gündeme geldiğini ifade etti.


Fidan, görüşmenin oldukça yapıcı ve iyi geçtiğini söyledi.


ABD Başkanı Trump’ın NATO üyelerinin savunma harcamalarının yeterli olmadığı yönünde verdiği mesajın Avrupalı liderler tarafından alındığını aktaran Fidan, NATO üyelerinin gelecekteki 10 yıl içerisinde savunma harcamalarını iki ayrı kalemde yüzde 5’e çıkarma konusunda bir fikir birliğine ulaştığını dile getirdi.


Bakan Fidan, zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mevkidaşlarıyla ikili görüşmeler yaptığını anlattı.


Gelecek yıl NATO zirvesinin Türkiye’de yapılmasına ilişkin soru üzerine Fidan, zirvenin en son 2004’te Türkiye’de yapıldığını hatırlatarak, “Şimdi 2026 yılına, geçen sene biliyorsunuz biz talip olmuştuk o kabul gördü, İstanbul’a ev sahipliği. İstanbul mu Ankara mı konusunda Cumhurbaşkanı’mız şu anda bu konuyu düşünüyor, istişare ediyor. Burada iki tane ayrı görüş var şu anda. Kendileri karar verecekler.” ifadelerini kullandı.


İsrail’in, İran’a şiddetli saldırılarıyla başlayan çatışma sürecine ilişkin soru üzerine Fidan, “Biliyorsunuz bölgedeki bütün gelişmelerin hem yakından takipçisiyiz hem de içinde oluyoruz. Çoğu zaman arabulucu olarak. Çünkü bölgemizde savaşların çıkmaması, var olanların son bulması hem bizim menfaatimize hem de bölgemizin menfaatine.” değerlendirmesinde bulundu.


Fidan, Gazzeye yönelik saldırıların ilk haftasında “İran ve İsrail arasında bir savaşın gelmekte olduğunu” söylediğini hatırlatarak, “İsrail’in İran’a saldırması, İran’ı meşru müdafaa yapan bir pozisyona itti ve ortaya çıktı ki aslında İsrail öyle iddia ettiği kadar İran’ın nükleer kabiliyetlerini yok edecek güçlü bir ülke değil. Sadece onunla olan hesaplaşmasını ortaya koydu. Burada tabii (İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu’nun kendi iç siyasete yönelik siyasal hesaplamaları da var. Aslında maalesef iç siyasetin uluslararası politikada ne kadar fazla rol oynadığını burada yine gördük.” değerlendirmesini yaptı.


Tüm dünyanın, “kendi ikbali için bölgeyi ateşe atmaktan çekinmeyen bir politik zihnin orada olduğunu” gördüğünü kaydeden Fidan, başından beri yoğun diplomasi yürüttüklerini kaydetti.


“Bölgenin teyakkuzda olması gerekiyor”


Fidan, “12 günde bu savaş şimdilik noktalandı ama nükleer kapasitenin ortadan kaldırıldığı varsayımından hareketle sonuçlanan bir ateşkes var. Ateşkesin bozulması, daha sonra tekrar karşılıklı saldırıların başlaması ihtimaline karşı aslında bölgenin teyakkuzda olması gerekiyor.” diye konuştu.


Bunun sadece iki ülkeye değil, bölgeye de çok büyük maliyet üreten bir savaş olduğunu vurgulayan Fidan, “Malumunuz iki ülke arasında 1000 kilometreden fazla bir mesafe var, sınır yok. Dolayısıyla sınır aşan, farklı ülkeleri de içine alan bir savaş. Şu anda bir sessizlik süreci var ama bunu daha kalıcı hale getirmek için İran’la Amerika arasında bir anlaşmanın yapılması gerekiyor. Bu noktada bizim gördüğümüz her iki tarafın da tekrar masaya oturup müzakereye girme yönünde bir iradesi var. Avrupalıların da İranlılarla götürmek istediği bir süreç var.” diye konuştu.


“Nükleer tesislerin büyük ölçüde hasar aldığı aşikar”


Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “İran artık uranyum zenginleştirme noktasında duracak mı? Ya da kapasitesi yok edildi mi?” sorusuna yanıtında, nükleer meselenin İsrail ile İran arasında yaşanan sürecin yalnızca bir boyutunu oluşturduğunu, bunun dışında başka unsurların da bulunduğunu ifade ederek, “Amerika’nın gerçekleştirdiği askeri operasyon sonucunda, İran’daki nükleer tesislerin büyük ölçüde hasar aldığı ve kullanılamaz hale geldiği aşikar.” değerlendirmesinde bulundu.


Nükleer programın birçok bileşeninin olduğunu, tesisler kısmına büyük zarar verildiğini kaydeden Fidan, “Burada açıkçası artık çok ciddi bir nükleer programa indirilmiş darbeden söz edebiliriz.” dedi.


Fidan, “Önümüzdeki en büyük meydan okuma müzakerelerde. Açıkça söylemek gerekirse, İran masaya oturduğu zaman Amerikalılar sadece nükleer meselesiyle mi gelecekler karşılarına, yoksa başka dosyaları da getirecekler mi? Başka dosyaları getirirlerse İranlıların ben bu dosyaları konuşacağını düşünmüyorum açıkçası.


Ama nükleer konularda, (eski ABD Başkanı Barack) Obama döneminde var olan mutabakat gibi bir müzakerenin, bir anlayış birliğine yönelik bir çabanın olacağını açıkçası düşünüyorum. Ama topyekun teslimiyet anlamına gelecek, nükleer dışındaki yeteneklerin de ortadan kaldırmasını talep edecek tekliflere an itibarıyla 12 günlük savaştan sonraki şu değerlendirme itibarıyla sıcak bakılacağını düşünmüyorum.” değerlendirmesini yaptı.


“(ABD-İran) Uzlaşma ihtimali var”


Nükleer programla ilgili müzakere masasının tekrar kurulup kurulmayacağı ve kurulursa Türkiye’nin burada arabulucu rolünün olup olmayacağının sorulması üzerine Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her zaman üzerlerine düşen her türlü rolü oynamaya hazır olduklarını söylediğini hatırlattı.


Fidan, “Ama şu anda Umman’da son birkaç yıldır başlatılmış sürecin tekrar aktive edileceğine ilişkin bir ön duyum var. Belki onu denemek isteyecekler tekrar. Nükleerde bir anlaşmaya varabileceklerini düşünüyorum açıkçası.” ifadelerini kullandı.


Sunucunun “Amerika ve İran için mi söylüyorsunuz bunu?” sorusu üzerine Fidan, “Evet, yani bir yerde buluşabilirler. Çünkü konu zenginleştirmenin tabiatıyla alakalı bir konu.” dedi.


Fidan, şöyle devam etti:


“Dediğim gibi burada bir uzlaşma ihtimali var. Özellikle son nükleer tesislere yönelik saldırıdan sonra. Ama tabii, ben iki ülke adına da konuşamam. İki ülke yetkilileriyle konuşurken onlara tavsiye ettiğim, ortada buluşmalarını sağlayan bazı fikirlerim de oldu açıkçası. Çünkü başlangıç pozisyonları aynı Rusya-Ukrayna Savaşı’nda olduğu gibi yani çok farklı.


Bunları ortada buluşturacak, biraz da zamana yayacak bazı yaratıcı fikirlere ihtiyaç oluyor. Onları gündeme getiriyoruz taraflara. Bir kısmının kabul gördüğünü ve hemen devreye sokulduğunu da aslında gördük. Başka aktörler de çünkü onlara da söylüyoruz, onlar da gündeme getiriyorlar.


Şimdi temel mesele, Amerikalıların başlangıç pozisyonu İran’daki hiçbir zenginleştirme işleminin olmaması. İranlılar da barışçı nükleer zenginleştirmenin yani uluslararası hukuktan doğan, anlaşmalardan doğan bir hak olduğunu ileri sürüyorlar. Onlar nükleer anlaşma, NPT’ye taraftarlar biliyorsunuz. Dolayısıyla burada özellikle son saldırıdan sonra başka bir ifade ile bir anlaşmaya gidebilirler umudundayım. Ama hem iki tarafta da iyi niyete ihtiyaç var.”


Bakan Fidan, 2008-2010 yıllarında Türkiye adına guvernör olarak görev yaptığı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (UAEA) güvenilirliğine ilişkin soruya da yanıt verdi.


UAEA’nın kurulma sebebinin Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması olduğunu belirten Fidan, söz konusu anlaşmanın “5 ülke (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) meşru yoldan nükleer silah sahibidir. Geri kalan ülkeler bu anlaşmaya taraf olduğu zaman nükleer silah sahibi olamazlar.” maddesini hatırlattı.


Fidan, ayrıca anlaşmanın, “bu beş ülke zaman içerisinde nükleer silahlardan vazgeçme yolunda adım atacakları ve aynı zamanda imkanı olmayan, teknolojisi olmayan ülkelere de barışçıl nükleer enerji sahibi olmalarında yardımcı olacaklarına” ilişkin maddelerini hatırlatarak, “Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması gerçekten çok önemli bir uluslararası güvenlik anlaşması esas itibariyle uluslararası barışa ve güvenlik dengelerine hizmet etmek için ortaya konmuş bir anlaşma. Ama antlaşmanın üç ayağından sadece birinin devam ettiğini, iki ayağının hiçbir zaman için hayata geçmediğini söylüyoruz.” dedi.


Bu durumun beraberinde bazı itiraz ve problemleri getirdiğine değinen Fidan, “Bir de üye olmayan ülkelerin nükleer silah sahibi olmaları meselesi var. Bu dengeyi daha da bozuyor. Üye olan ülkelerin esas itibariyle üye olmayan ülkelere askeri stratejide dolaylı bir açıdan ve doğrudan üstünlük kurduğuna ilişkinde çok net bir manzara ortaya çıkıyor.” diye konuştu.


Fidan, yıllar önce İran’daki nükleer kaynaklarla ilgili yapılan bir oylama sonucunda yaptırım kararları alındığına dikkati çekerek, “Bir de şöyle bir denge var, daimi 5 üye bunların hepsi nükleer silah sahibi ülkeler bunların mevcut konjonktürde hiçbir konuda anlaşması mümkün değil. Yani beşinin aynı anda bir araya gelip bir konuda yani gerçekten jeostratejik önemi olan bir konuda karar almaları şu anda çok zor. Ama altıncı bir ülkeyi nükleer silah sahibi yapmama konusunda hemfikirdirler. Ama sayı 4’e düşürelim, 3’e düşürelim, 2’ye düşürelim, öyle bir çaba yok. Çünkü kimse kimseye güvenmiyor günün sonunda.” ifadelerini kullandı.


Bakan Fidan, UAEA’nın sisteminin sürdürülebilir olmadığını vurguladı.


– ABD Dışişleri Bakanı Rubio’dan Fidan’a telefon


Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’in İran’a saldırdığı gece ABD’li mevkidaşı Marco Rubio’dan telefon aldığı iddiasına ilişkin soruya, “böyle bir görüşmenin gerçekleştiğini” bildirdi.


ABD’nin “esas itibarıyla bir saldırı olması durumunda bu saldırıda görev almadıkları için, herhangi bir rollerinin olmadığı için İranlıların kendilerine saldırmamasını, saldırırlarsa buna da çok sert mukabele edeceklerini” ilettiğini söyleyen Fidan, ayrıca “bölgede bulunan Amerikan varlığının güvenliğinden de bu noktada endişe ettiklerine dair bazı konuları” belirttiklerini ifade etti.


Fidan, bunun üzerine İranlılarla iletişime geçtiklerini, “saldırı durumunda ABD’nin bir rolünün olmadığını, dolayısıyla ABD’nin onları savaşın içine çekecek bir müdahalede bulunmalarını istemediklerini arabulucu rolüyle” ilettiklerini anlattı.


Bakan Fidan, ayrıca Türkiye açısından olayı takip etmek için ilgili muhataplarla da görüşüldüğüne değindi.


Fidan, ABD Başkanı Donald Trump ve İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın Türkiye’de bir araya gelmesine yönelik iddialara ilişkin, “Şunu söyleyeyim Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) liderliğine olan güvenden dolayı olabilecek en ileri teklifler, durumlar gündeme geldi ama ben onlarla ilgili bir yorum yapmayayım.” dedi.


İsrail’in İran’a saldırılarının ardından ABD’nin olaya dahil olup olmayacağına ilişkin ve 21 Haziran’da İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi’nin konuya ilişkin ilk açıklamayı Türkiye’de yapmasına yönelik soruya yanıt veren Fidan, şunları kaydetti:


“Cumartesi günü İranlı meslektaşımızla görüştüğümüzde Amerikalılar savaşta değildi. Daha doğrusu Amerikalıların, İsraillilerin yaptığı gibi topyekun bir savaşa girme niyetinde olduğuna ilişkin bir talepleri de olmadı. Nükleer tesislere ilişkin bir konu vardı. Mevcut olan düşünce şu, İsrailliler bu tesisler ve tesislerden kaynaklanan tehdidi yok etmek için sürekli bir hareketlilik içinde, İranlılar da onların canını yakıyorlar. Onlar daha sonra da başka hedefleri vurmaya başlıyorlar ve bu savaş daha uzatıcı, daha yıpratıcı ve daha yaygınlaşır bir duruma dönecek. Yani bir bakıma nükleer tesisler ortadan kalkarsa belki bu konuda bir yavaşlama olur düşüncesi eyleme geçiren ana düşünce oldu gibi. Şimdi tabii ki ama ister nükleer tesisi vursun ister bir yeri vursun aktif olarak tabii ki bir savaş konusudur.”


Bakan Fidan, “Amerikalılar tabi bu operasyonu yaparken anlaşılan o ki uygun aktörlerle bir iletişimde bulunuyorlar. ‘Bizim amacımız bu, başka bir şeye müdahale etmeyeceğiz’ diyorlar. Ben cumartesi günü İranlı meslektaşımla konuşurken B52’ler havalanmıştı ABD’den.” diye konuştu.


Sunucuların, “(Erakçi) Biliyor muydu bunu, bilgi dahilinde mi?” şeklindeki sorularını yanıtlayan Fidan, “(İranlılar için) Onlara geliyor diye değil. Yok yok. Sadece B52’lerin havada o yöne doğru gittiğini söyledik. B52’ler bölgeye neden gelir? Böyle bir şey olma ihtimali üzerinde konuştuk.” ifadelerini kullandı.


Fidan, 21 Haziran’ı 22’sine bağlayan gece İran’da üç nükleer tesisin bombalandığını hatırlatarak, şöyle devam etti:


“Ertesi gün konuşurken İranlı meslektaşımızla bizim yine temel tavsiyemiz tabi geçmiş olsun dedikten sonra Amerikalıların niyetinin ne olduğunu ilk önce bir anlamak gerekiyor. Topyekun bir imha edici savaşa mı girmek, yoksa sadece nükleer tesislerle mi sınırlı kalan faaliyet. Görünen o ki nükleer tesislerle sınırlı. Onların sınırlı faaliyetine İran stratejisinde bu vardır, daha önce de ortaya çıktı. Yaptığımız görüşmede şunu gördüm ben, o da o mesajı verdi; ‘Bu sınırlı faaliyet böyle kalırsa bizim cevabımız da sınırlı olur. Bu önemli bir mesajdı. Biz bu mesajı ilettik. Tabi İran kendi içerisinde bunu tartıştı. Bir noktaya geldi. Ve daha sonra Sayın Trump’ın kendi paylaşımından (X sosyal medya hesabı) en üst ağızda ifade ettiği gibi yine bir karşılıklı haberleşmeyle, mutabık kalmayla ‘sen benim buramı vurdun, ben de senin buranı vuracağım ama burayla sınırlı kalacağım’ meselesi oldu. Bunu biz aslında 2020 yılında Kudüs güçleri komutanı Kasım Süleymani suikaste kurban gittiğinde de görmüştük. Orada da misilleme yapılırken buna benzer bir ön anlayış birliğine ulaşılarak gitti ki daha yüksek yaygınlaşma, eskalasyon vuku bulmasın. Bu da aslında şu anda savaş tarihinde ender rastlanacak durumlardan biri.”


– “Karanlık bir dünyada çok ağır savaşlar oluyor”


“Diplomasi içerisinde ülkeler bu tip durumlarda bilgi verir ya da haber verir mi? Alışık olunan bir durum mu? Yoksa alışılmadık bir süreci mi yaşadık karşılıklı?” sorusu üzerine Fidan, şunları söyledi:


“Bakın şöyle, savaşa girdiğiniz zaman zaten esas olan haber vermemektir. Sürpriz etkisini kullanmaktır. Şimdi haber vererek bir şey yapıyorsanız şunu söylüyorsunuz iki taraflı da ben seninle savaşmak istemiyorum ama şartlar beni şu hareketi şu miktar yapmaya zorluyor. Sen bunu anla. Buna cevap verme. Verirsen de ona göre ver. Bu yeni diyorum ben.”


Fidan, Türkiye’nin istihbarat açısından nasıl durumda olduğuna ilişkin soruya yanıtında, Türkiye’nin bu konuda ciddi kapasite geliştirdiğini vurguladı.


Başka ülkelere ait casus ağlarını ortaya çıkarttıklarını kaydeden Fidan, bunun kesintisiz bir çaba ve operasyonel yoğunlaşma istediğini belirtti.


Fidan, istihbarat dünyasında “çok ciddi kavgaların çok sessiz yapıldığını” belirterek, “İnsanlar kendi normal hayatlarına devam ederken aslında karanlık bir dünyada çok ağır savaşlar oluyor. Burası çok önemli bir alan. Biz bu son olayda da İsrail’in İran üzerinde bunu çok ciddi kullandığını gördük. İsrail’in İran’da casus şebekelerini, networklerini oluşturduğu yıllardır bilinen bir olay. Esas itibariyle İranlılar da bundan defaatle sıkıntı çektiler. Ama görünen o ki tabi son suikastlar, son olaylar, son dron saldırıları da gösterdi ki çaba yeterli olmamış.” diye konuştu.


Türkiye’yi korumak için canla başla çalışan güvenlik güçlerinin olduğunu vurgulayan Fidan, “Ülkemizi hem aklımızla hem yüreğimizle savunuyoruz. Ölümden korkmuyoruz zaten. Yani orada bizi korkutacak bir şey de yok. Biz haklı olduğumuzu da biliyoruz ama dediğim gibi bizim için önemli olan profesyonel bir şekilde tehditleri iyi analiz ederek rasyonel bir diyalog kurarak diğer aktörlerle konuyu yönetmek. Onda da gereken bütün konular yapılıyor. Ama en kötü senaryoya göre de hazırlıklı olmak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.


– “(Rusya-Ukrayna görüşmeleri) Biz ev sahipliği yapmaya hazırız”


Fidan, Rusya ve Ukrayna taraflarının İstanbul’da tekrar bir araya gelip gelmeyeceğine yönelik soruya yanıtında, Rusya-Ukrayna tarafları arasında birinci turda alınan kararların uygulanmasının önemli olduğunu söyledi.


Bakan Fidan, “Her iki tarafta birbirine olan sözü bir şekilde tuttuğu sürece üçüncü tura geçme konusunda bir irade olabileceğini görüyoruz. Ruslar bu konuda bir ön beyanda da bulundular. Biz ev sahipliği yapmaya hazırız. Kolaylaştırıcı rolümüzü oynamaya hazırız. Yeter ki savaşın durmasına katkımız olsun veya savaşta çekilen acıları bir nebze bu esir değişimi olduğu gibi, naaş değişimi olduğu gibi, yaralı ve çocuk değişimi olduğu gibi bir nebze o acıları dindirelim.” değerlendirmesini yaptı.


Rusya’nın İstanbul’da yeni tur görüşmelere hazır oldukları yönündeki açıklamanın ardından Ukrayna’nın yanıtının ne olacağının sorulması üzerine Fidan, tarafların bir önceki toplantıda birbirlerine pozisyonlarını bildirdiğini bir sonraki görüşmede bunların konuşulacağını söyledi.


Fidan, tarafların ateşkes konusundaki tutumlarını ve şartlarını halihazırda birbirlerine resmi olarak ilettiklerini, ancak meselenin birkaç görüşmeyle çözülebilecek basitlikte olmadığını ifade etti.


Bakan Fidan, “En önemlisi bu kadar yoğun devam eden, karşılıklı nefretin, yok edilme hissinin bu kadar yüksek olduğu bir yerde, arka arkaya içerikli, sonuç üretebilen bir toplantı yapabilmek, buna ev sahipliği yapabilmek, bunları yönetebilmek gerçekten yani Türkiye’nin, Cumhurbaşkanımızın bir önemli bir diplomatik liderlik alanı.” değerlendirmesini yaptı.


– “İnsanların hakikatle buluşması için, zulme karşı durması için illa bu kadar zulmün gözümüzün önünde oluyor olmasına gerek yok”


Fidan, Gazze’deki insani durumun katlanılamaz boyutta olduğuna işaret ederek, “Yardım kuyruğunda bekleyen insanlar, her gün ortalama ellinin üstünde minimum insan şehit ediliyor. Bu bilerek, isteyerek yapılan bir uygulama.” dedi.


21-22 Haziran’da İstanbul’da yapılan İslam İşbirliği Toplantısı (İİT) Dışişleri Bakanları Konseyi (DBK) 51. Oturumu’nda da Gazze meselesinin ele alındığını söyleyen Fidan, “Herkes şu anda özellikle Avrupa Birliği (AB) artık kendini tamamıyla İsrail’in politikalarından uzaklaştırmak için bir dil geliştiriyor. Günün sonunda Amerikalıların yürüttüğü Hamas’la müzakere süreci de masada, o da devam ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.


Fidan, şu anda birkaç maddenin müzakere edildiğini ve bu konularda uzlaşma sağlanması halinde belli bir süreliğine ateşkes uygulanabileceğine dair bir yaklaşım olduğunu belirterek, “Aslında müzakere yürütülüyor olması bir yandan olumlu; ancak diğer yandan sahada yaşanan zulme sessiz kalınması, bu süreci yumuşatıcı bir gerekçe gibi gösteriyor. Bu iki durumu birbirinden ayırmak, özellikle şehit edilen sivillerle ilgili tepkileri açıkça ortaya koymak gerekiyor. Uluslararası toplumda bu konuda artık ciddi bir farkındalık oluştu; herkes biliyor ki bu durum sürdürülebilir değil.” ifadelerini kullandı.


Gazze’de yaşananların dünyayı etkilediğini belirten Fidan, “Üzücü olan şu, insanların hakikatle buluşması için, zulme karşı durması için illa bu kadar zulmün gözümüzün önünde oluyor olmasına gerek yok. Yani aslında biz ilkeli ve prensipli olabilirsek çok daha erkenden tavır konabilir birçok şeye. Ama insan fıtratı, olayın doğasında da bu var. Zulüm arttıkça zulmü yapanların da başlarına belaların farklı şekilde geldiğini görüyorsunuz. Başka coğrafyalarda başka şeyleri tetikliyor. Elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz ama bu zulüm burada kalmayacak.” dedi.


Bakanı Hakan Fidan, 22 Haziran’da Şam’ın Duveyla Mahallesi’ndeki Mar İlyas Kilisesi’ne düzenlenen intihar saldırısı ve terör örgütü DEAŞ’ın saldırıyla bağlantısına ilişkin soruyu da yanıtladı.


Fidan, DEAŞ’ı “temeli itibariyle bir taşeron örgüt”, saldırıyı ise büyük bir psikolojik harekatın parçası şeklinde tanımlayarak, “belli aktörlerin buradan harekete geçirilmesi amaçlanıyor, onu görüyoruz biz.” dedi.


Suriye’de Beşşar Esed rejiminin 8 Aralık 2024’te devrilmesinden sonra Türkiye’nin, Lübnan, Irak, Ürdün ve Suriye ile bir toplantı yaptığını hatırlatan Fidan, şöyle devam etti:


“Tek bir şeyimiz vardı; DEAŞ’la ilgili bir harekat merkezinin bir an önce kurulması ve bu beş ülkenin harekete geçmesi. Çünkü bu yeni dönem ortaya çıkan zaafiyetten DEAŞ’ın istifade edeceğini, DEAŞ’ın kendi böyle bir kararı olmasa da başka ülkeler ve unsurlar tarafından taşere edilebileceğine dair istihbaratın çok güçlü olmasına gerek yok. Bu bilinen bir vaka. Dolayısıyla bunu hemen önlemek için bir tedbirin alınması gerekiyordu. Bu noktada harekete geçtik. ama her aktör bizim kadar hızlı harekete geçmiyor.”


Fidan, provokasyonların devam edeceğini söyleyerek, “Suriye’de halkın birliğini, bütünlüğünü, huzurunu ve yaralarını sarma sürecini hedef alacak. Bu türden provokasyonlar olacak. Önemli olan yönetimin bu konuda hassas olması, bizimle işbirliğine önem vermesi. Bu olacak bir müddet daha ve biz gerektiği gibi savaşmaya devam edeceğiz.” dedi.


“Gazze hiç gündemimizden düşmeyecek”


Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Bir yerde kriz çıktı diye başka bir yerdeki dosya kapanmıyor” diyerek, Türkiye’nin dünya gündemindeki hiçbir konuyu unutmadığını vurguladı.


Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Şam’daki Kasyun Dağı’nı ziyaretine ilişkin çıkan görüntülere ilişkin Fidan, Şara ile tanışıklığının çok eskiye dayandığını belirterek, “Önemli olan oradan Şam’a bakmak. Çünkü o Şam’a bakarken de aslında kendisi sorumluluğuna bakıyor. Üzerine düşen yüke bakıyor. Bir ülkenin geleceğine ilişkin oluşan ağır bir yüke bakıyor. Yani onu konuştuk. Bir son değildi, bir başlangıçtı. Bu başlangıç devam ediyor. Şam’ı yukarıdan görebileceğiniz bir yer orası. Onun için gece vakti de oraya götürdü bizi. İyi bir sürpriz oldu.” dedi.


“Uluslararası sistemin nereye gittiğini düşünüyorsunuz? Daha iyiye mi? Daha kötüye mi?” sorusu üzerine Fidan, uluslararası sistemin şüphesiz daha kötüye gittiğini vurguladı.


Dışişleri Bakanı Fidan, mevcut uluslararası sistem kurulduğunda 55 ulus devlet aktörünün bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:


“Tam da şu anda uluslararası sistemdeki ana çatışmanın olduğu nokta bu: Saygı duyarak herkesin prensipte hareket ettiği bir dünyayı mı oluşturalım? Yoksa gerçekten güçlünün hakim olduğu ve güçlünün yeniden kural koyup, düzen koyup bunu diğerlerine zorla kabul ettirdiği bir eksene mi gidelim? Bu yol ayrımındayız. Her ikisinin de olabilirliğine ilişkin emareler var ama ikincisine ilişkin emare biraz daha fazla.” değerlendirmesini yaptı.


Bakan Fidan, gelecek günlerdeki programına ilişkin soruya, “Önümüzdeki dönem gerçekten yine hareketli günler var. Gazze hiç gündemimizden düşmeyecek. İran-İsrail meselesini takip edeceğiz. Suriye ile ilgili dosyalar devam ediyor. Rusya-Ukrayna ile ilgili muhtemelen bir tur daha olacak. Ona yönelik hazırlıklarımız devam ediyor.” şeklinde yanıt verdi.



Kaynak TRT Haber

Doğru Home Strore
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.