Project Hyperion adlı küresel yarışma, mühendisleri, araştırmacıları ve mimarları, insanlığı Mars’a ve hatta Güneş Sistemi dışındaki yaşanabilir gezegenlere taşıyabilecek “nesiller boyu yolculuk gemileri” için planlar geliştirmeye davet etti.
Yüzlerce katılım arasında öne çıkan tasarımlardan biri ise oldukça sıradışı yapısıyla dikkat çekiyor.
“Systema Stellare Proximum” adı verilen tasarım, içi oyulmuş bir asteroit çekirdeğini merkez alıyor ve içine denizanasını andıran bir uzay gemisi yerleştiriyor.
Bu yaklaşım yalnızca yapay zeka gibi ileri teknoloji unsurlarını entegre etmekle kalmıyor, aynı zamanda gelecekte uzay yolculuğunda ortaya çıkabilecek yeni dinlerin gemi mürettebatını nasıl yönlendirebileceğini de hesaba katıyor.
Tasarım ekibi, her kararın doğadaki sistemlerden ilham aldığını ve sadelik ilkesinin tercih edildiğini belirterek “Bu sayede karmaşıklığı azaltıp arıza riskini en aza indirmeyi hedefledik” açıklamasını yaptı.
NESİLLER BOYU YOLCULUK
Hyperion yarışmasının temel amacı, yüzyıllar sürecek yolculuklarda 1500 kişiyi barındırabilecek bir gemi tasarlatmaktı.
Gemi, döner sistemler aracılığıyla yapay yerçekimi sağlamalı; yiyecek, su, barınma, giyim gibi temel ihtiyaçların yanı sıra toplumsal yapıyı sürdürecek çözümler sunmalıydı. Ayrıca su, gıda, atık geri dönüşümü ve yaşanabilir atmosfer için güçlü yaşam destek sistemleri de öngörülmeliydi.
Systema Stellare Proximum, beklenenden farklı bir tasarım sunsa da tüm bu gereklilikleri karşılamayı başardı ve yarışmada üçüncülük ödülünü kazandı.
Ekip, yalnızca teknik koşulları yerine getirmekle kalmadı, aynı zamanda insanlığın gemide birbirleriyle nasıl etkileşim kuracağını, kriz anlarında sağlık sisteminin nasıl yetersiz kalabileceğini bile tasarımlarına yansıtarak adeta bir hikaye anlattı.
“YIL 2320”
Ekip, projelerini şu sözlerle tanımlıyor:
“Yıl 2320. İnsanlık tamamen uzay temelli bir ekonomiye dönüşmüş, Güneş Sistemi’ni fethetmiş durumda. Tür olarak bilimde öyle bir seviyeye ulaştık ki artık yıldızlararası keşiflere başlamaya hazırız. Yıldızlararası demiryolu yalnızca teknolojik bir mucize olmayacak; insan göçünün tarihsel bir dönüm noktasını da temsil edecek. Bu süreç, 2080 sonrasında ciddi biçimde başlayacak. İlk derin uzay görevlerinde duyarlı varlıklar kullanılacak; öncelikli olarak yakın asteroitlerin yakalanması veya kaynak için işlenmesi ve Proxima Centauri-b’ye gönderilecek robotik keşif dalgalarının geliştirilmesi hedeflenecek.”
Systema Stellare Proximum, “biyomimikri” örneği olarak geliştirildi ve denizanalarının evrimsel özelliklerinden esinlendi. Amaç, derin uzay yolculuğundaki riskleri azaltmaktı. Bu kapsamda, asteroit kabuğu denizanasının çanına (baş kısmına) benzer şekilde tasarlanarak bir kalkan işlevi görüyor; radyasyona ve çarpışmalara karşı koruma sağlıyor.
Asteroidin ön kenarı, tıpkı denizanası çanı gibi farklı yoğunluktaki malzemelerden oluşuyor. Bu yapı, çarpma enerjisini dağıtarak korumayı artırıyor. Kalkan ayrıca kendini onaran teknolojilerle donatıldı; yüzeyinde yer alan robotlar hasarlı kısımları sürekli tamir ediyor.
Bir diğer biyomimikri örneği ise denizanasının dokunaçlarının atımlı hareketinden esinlenen atımlı plazma iyon itki sistemi. Geminin manevra yapması veya sabitlenmesi gerektiğinde ise elektrostatik itkiyle çalışan drone sürüleri devreye giriyor.
YAŞAYAN GEMİ
Yıldız gemisinin dış yüzeyinde konum farkındalığı sağlayan entegre sensör ağı bulunuyor. Bu sistem, potansiyel kaynakları (veya teknolojik izleri) tespit ediyor; mikrometeorit çarpmalarını, radyasyon seviyelerini ve diğer çevresel tehditleri algılıyor. Sensör verileri, geminin yörüngesini uyarlayan adaptif navigasyon sistemine entegre ediliyor.
Geminin iç yaşam alanı ise modüler yapıda; denizanalarının bazı türlerinde görülen esnek yapıya benzer şekilde genişleyip yeniden düzenlenebiliyor. Yaşam destek sistemi kapalı devre ve biyorejeneratif; atıkları, yosunlar ve mikroorganizmalar aracılığıyla oksijen ve gıdaya dönüştürüyor.
Ayrıca gemi tasarımında balık yetiştiriciliği için hidroponik/aquaponik sistemler yer alıyor; bu sayede hem protein ve yağ asidi kaynağı sağlanıyor hem de su arıtılıyor. Son olarak, asteroit kalkanının engelleyemeyeceği kadar küçük mikrometeoritlere karşı lazer tabanlı savunma sistemi kullanılıyor.